Çarşamba

bir varmış bir yokmuş

 uyanır uyanmaz ilk işim kahve içmekti bir zamanlar, kısık sesli şarkılar eşliğinde tekrar ederdim artıkları.
Bir yudum sonrası nelerin değişeceğini kestiremezsin, bir sonraki kelimenin bir öncekine nispet nasıl çirkinleşeceğini. Bir yudum sigara, şarap, esrar ve kelimeler, öyle gidip gelen gelip giden.. herdaim yerini yadırgıyan kadınlığım gibi. ara sıra gelip sıkılınca giden, yerini aptal bir çocuğa bırakan kadınlığım. Süslü elbiseleri yok, topuklu ayakkabılarını ancak uyurken geçirir ayaklarına. Cesareti yok sokakta giymeye, düşleyemediklerini yaşamak ona göre değil. hani olur ya köşe başında sevişmeye kalksa iyi kalpli bir adamla elbisesinin altında sergileyebileceği eğlenceli bir manzarası olmayacak,  kırmızı rujundan başka..



Acele etme derdi annem, daha çok sıkılacaksın şimdiden tüketme, herşeyin yok olduğu bir an kendini arayacaksın, en çok sana ihtiyacın var.. Büyüdükçe annem oldum, fincanı tutuşum.. sesim, hiç görmediğim çiçeklerim, çeyizliğim anne sıcaklığım.. yavaş yavaş, acele etmeden dönüştüm, çokça sıkıldım çokça yok ettim, tükettiğim kelimelerimle, biriktiremediğim sevincimle. Kara kaplı bir defter burası, her sayfa son satırları aynılaşan bir kaç iyi adama, her başlık edilgenliğiyle gurur duyan bir narsiste adanmış. Edip Canseverin arasıra uğradığı, Cemal Süreya'nın suratıma tükürdüğü bir kaç hatıra da cabası, dedim ya hepitopu bir kaç iyi adam.

Salı

kırmızı ojelerim

bu aralar yazılarım seksist ağırlıklı olunca bi utandım bi utandım anlatamam, bir kaç eleştiri aldım çeşitli ablalardan. Ne olmuş sana bööle sen insan ilişkilerini bacaklarının arasından kurmazdın hayrolar didiler. Haklılar elbet,  benim ne haddime ulu orta amgötmeme diye çığırıyorum, ben de herkes gibi normlara uygun yazmaya karar verdim '
mesela
geçen pasta yaptım kuzenlere, öle afili bişi diil püsküütleri kır tek kat diz üste pudig sona yine püsküüt yine puding yine yine yeniden. Bir an dedim işte hayat, bi kat püsküüüt bi kat puding.. çatalladıkça şişiyosun hepi topu.
belki dibini parmaklarken kocaman bi puding denizinin damla çikolata parçacıklarıyla kaplı sahilinde bir kaç güzel hatunla beraber hayal etmiş olabilirim kendimi.. ama asla anlatmayacağım ayrıntılar bunlar.
velhasıl
 edilgenliğimden kurtluş yok. İstediğim kadar yazayım düşüneyim hayata geçireyim hiçbir şey değişmeyecek, mutlak payıma düşen bir ayıp olacak. Her gün çevremdeki erkeklerin kadınları götten memeden ibaret saymalarına, düzülecek-sevilecek olarak sınıflandırmalarına alıştıkta benim bir iki cinsiyetçi lafıma takıldık.



ee hani oje demesin kimse, gelmeyin üstüme

Perşembe

one night stand

genellikle değişik adamlarla ve kadınlarla geçirdiğim gecelerin tanımıydı, zamanla tek bir adam ve yüzlerce (umarım) kadınla geçirdiğim gecelerin tanımı oluverdi. Tek gecelik başlayan ilişkilerin sikişken bir aşka dönüşmesi beklenen sondur. Şaşırmayın, önce düzüşüp sonra konuşanlar önce saçmalayıp çok sonra düzüşenlere oranla daha avantajlıdır. Bütün kelimeler daha en başında soyunup yersiz riyakarlığı ortadan kaldırır, birbirini etkilemeye çalışmak adına kendinden çok uzak birine dönüşme çabası bir anda yok olur. Başkalaşmanın olmadığı ilişkiler şiddet ve seks içerikli yayınlar gibidir, böylesini yaşamamış olanlar için olumsuz örnek teşkil edebilir.

Eğlenilen ellenilen yatıp kalkan kalkıp yatan adam bir zaman sonra aşık olduğu kadının aslında tek gecelik olduğunu, adam boşalmadan işini bitirip kapıyı çekip yetişmesi gereken bir trene doğru yol aldığını unutur. Kıyamam elbet ama tek atımlık bir mermiyi 12.7 mm’lik kalibreli ağır taramalı bir korda yerleştirmek gibi bir şey bu, doğal ortamından uzaklaştırılıp evcilleştirilmeye çalışılan bir hayvan olarak benzetmeleri uzatabilirim. Aynen kafeste gibiyim, arada bir etin ucundan ısırıp tadı hemencecik kaybolmasın diye uzun uzun ağzımda bekletiyorum. acınacak haldeyim işte, her gün farklı bir hayvan avlamak varken aynısıyla yetinmeye çalışmak nasıldır bilemezsiniz. ya da bilirsiniz herneyse..


Cuma

doğarken güneş ardından tepelerin

oyun vakti gelir teletabilerin  



the people poured their concrete floors
and built their churches and their walls
they painted pictures of their hopes and fears on them.