Çarşamba

ben bir masal anlattım

..olamayanlarla baktım aynadaki surete, gözlerim dikkatimi çekti önce..dudaklarımı ıslattım dilimle, öyle, susuz-kupkuru
ellerimle dokundum saçlarıma narin yumuşacık, belli ki henüz büyümemiş düşlerimle..
kendi dilimle birşeyler fısıldar oldum
alışkanlık işte,
ben bile duymadım
..
kimsin dedim adın ne, sesin ne kaç yaşında bedenin
bu çizikler niye?
olmadı, bu sefer anladıda cevap vermedi

(..)


bir nota, bir çok dille anlatılacak olan bu nota..hiç gitmediğimiz diyarlarda başka tenlere fısıldarız, başka suretlere ve hatta başka aynaları parçalarız .. yine biz oluruz sen ben değil biz.. sonra .. sen-ben-biz-onlar..

büyürüz çığ gibi, nereye kadar savurursa..

Salı

beni vur

yolunu kaybetmiş bebekler var vücutlarda
duraklar bilek bitimlerinde
bir daha yara almak zorlaşır her demde
Tanrım diyorum, nerede bitimlerim
göster kudretini de kanla karışık düşeyim yeniden
bir kaç yüzün var şaheser ve hayret