Çarşamba

ha heyli hayır

Uzun zaman oldu ülkemin çok muhterem(!) siyasetçilerini kaleme doğrusu klavyeme almayalı, bir nevi suskunluk diyebileceğim durumu bozan mide bulandırıcı haliyle referandum süreci. Şimdi diyeceksiniz dün daha mı iyiydi durum?! elbette hayır ancak bu günü dünden ayıran önemli bir nokta var. Dün demokrasi çığlıkları sokaktan duyulurken bu gün ne hikmetse meclisin dibinden yükselmekte üstelik yine mağdur rolü bizde. 12 eylül'de fişlendik, işkenceye mağruz kaldık, gözaltılarda keybedildik, çocuk yaşta asıldık .. daha da uzatılabilir bu liste, acımızın boyutu tahminin de ötesinde. Evet bu gün bunları başbakan kürsüde ağlayarak dile getiriyor. Öyle ya dün cumartesi anneleri he hafta taksim de dayak yerken bunlardan söz etmek mümkün değildi. Evet' dün 12 Eylülü bu kadar rahat konuşamıyorduk, bırakın Kürtçe kanalı Kürt diyemez haldeydik  ..

Ancak atladığımız o kadar çok nokta var ki,

yıl 2004 Uğur Kaymaz 12 yaşında
terörist iddiasıyla evinin önünde kurşun yağmuruna tutuldu. 12 yaşındaki bir çocuğu ve babasını öldüren polislere iki ile altı yıl arası, oğlu ve kocası öldürülen kadın için 15 yıl istendi. Polisler aklandı göreve iade edilip can güvenlikleri için başka bölgelere atandılar.

yıl 2002 Hacettepe Üniversitesi
Anadilde eğitim istemiyle topladıkları dilekçe sonucu 27 öğrenci hakkında 'yasa dışı örgüte üye olmak ve yardık yataklık etmek' iddiasıyla dava açıldı. 4 öğrenci 6 yıl 3er ay hapis cezasına çarptırıldı.

yıl 2006 Diyarbakır olayları tutuklu çocuk sayısı 91 dördü çocuk toplam 10 ölü
Enes Atay 6 yaşında
İsmail Erkek 8 yaşında
Abdullah Duran 10 yaşında
Mehmet Işıkçı 16 yaşında ölüm sebebi 'kafa , göğüs ve batın  travmasına bağlı kafa tası kırığı, beyin kanaması , sağ akciğer ve karaciğer rüptüründen gelişen iç kanama.. dövülerek


Şimdi soruyorum, bu ve benzeri olaylar gerçekleşirken iktidar ve muhalefet partileri neredeydi?
Toplu sözleşme hakkı diyen Başbakan, Muammer Güler 1 Mayıs alanlarında işçinin memurun öğrencinin anasını ağlatırken neredeydiniz? Siz daha kendi döneminizin pisliklerini temizleyemezken sizden öncekileri temizlemeyi nasıl vaad ediyorsunuz?

İktidarın da muhalefetin de demokrasisi yalnızca kendilerine, bu süreçte enayi yerine koyulmakla kalmadık bizzat damgalandıkta. Referandum çalışmaları sürdürenlerin gözümüze soka soka değerlerimizi ezmelerini izledik. Erdal Eren'le Muhsin Yazıcıoğlu'nu yanyana gördük, Hayır diyenleri Abdullah Öcalanla aynı sayfalarda gördük, böylece 'hayır' dememek için bir sebep daha olacaktı. Tüm bunların üstüne nasıl olsa böyle olacak, demokrasiyi istemiyor musunuz diyerek yüzümüze bakılıyor olması midemi bulandırıyor. ve herşeye hayır dedirtiyor, iktidara muhalefete demokrasisine cuntasına gelmişine geçmişine hayır!