Pazar

çocuk

Büyük benzerlikleri vardır, bazen itiraf etmek hepimiz için güç olsa da. Büyük duvarlar dikeriz bir biri ardına, bir sonraki bir öncesine nispet daha bir sağlam kılar gövdesini, kimseyi sevemem derken, tam bütün gemileri yakmışken her adımda bir kez daha yanılırız. Öylesi bir sabah azdır ama öz değildir, alabildiğine yaygın inadına pişkin! Bir kadeh şarap, bir adet sigara, çakmak, kulağımın köşesinde tınısını özlediğim nefesin.. Sabah 00:05 sularında bu tını ayrı bir zevk katıyor, kıvrım kıvrım kıvrılıyor tüm bedenim, bir alının bir morunun olmadığı da söylenmişti oysa çok zaman önce. Ne garip değil mi? ”Yok canım, daha neler” dediğinizi duyar gibiyim, alışmaya çalışmak işte tamda bu tepkiye ve tepkiselliğe. İnsani olan ne varsa korkutuyor her birimizi, bir öncekinden daha panik oluyoruz, daha az yaralı kurtulabileceğimiz savaşların hayali ile daha bir derinden alıyoruz içimize! Bu anlardan oldu olası zevk almıştır yazar, insanların küçük beyinlerini boyamak için köşe bucak kültürel tartışmaları hiç olmadı yazarın. Yepyeni bir sabaha doğru ilerlerken dünün yenilgisi boynuna ilmek gibi dolansa da, bu kadar basit mi veyahut bu kadar zor mu? İçinde top seslerinin duyulmadığı, kansız bir aşk! İçinde süslü aşk sözcüklerinin bulunmadığı, masum dokunuşlardan söz edilmeyen alabildiğini şiddetli bir aşk!

Düzmece sözcüklerin ardına sığınarak gerçeğin bir o kadar uzağından “iyi” demenin hiçbir esprisi yoktur. Parçalanan aynayı önce kendine en can alıcı noktana saplamalı, tek nefeslik bir yaşam, diyafram çalışmaya benzemez bu. Şiddetli bir çarpışma sonucu boşalmaya da! Aşka tövbeli olmaya da benzemiyor, ya açıkta kalan ayaklarından yakalıyor ya da paranoyadan. Sen bir yıl sonradan ben bir yıl önceden fark ne ki seçmece değil ya.. Sen otuz beşinde, ben daha yeni yeni ve hala üstünde, sen ellilerinde bir huzur evinde, ben arada bir ellerimde çiçekler yatağında..


”hep kardeş olacak değiliz ya,
yaşasın halkların sevgililîğî!”


Ne zaman böylesi bir söz duysam merakıma ilkindeki gibi yenik düşerim ve yine ilki gibi aptallaşırım, hemen algılayamamanın vermiş olduğu suçluluk duygusuyla. Sonraları fark ettim işime geleni alıp işime gelmeyeni aptallığa vurduğumu, “biz olsa olsa aşklaştık” kısmıydı galiba. Çok net anlamıştım, çok net nefret etmiştim, oda bir duygu ya yine tökezlemiştim. Tek başına sızmak ve sürekliliği arttırılan serzenişlerden midir bilmem, aşka aşık, sana aşık, nefrete aşık, şiddetine tutsak, edilgenliğiyle gurur duyan bir narsist!


Başkalarıyla birlikte acı çekip ve aynı zamanda onlarla gülebilendir insan olan ve ne zaman böylesi bir an yaşasam kimler gelmez ki aklıma, başta sen ihtiyar bunak, sen gelirsin aklıma. Azalan, unutulmaya yüz tutmuş ezberci sevişmeler gelir, bir elin saçlarımda bir diğeri boynumda keşfini tamamlamaya hazır bir gezgin gibi. Ne var ki her defasında daha fazlasını isteyeceğini hiç bilememiştin. Her defasında daha aç kalkacağımı bilemediğim gibi. Korkarak, isteyerek bazı koşarak, üşümüş ellerim, uzatmaya ürkek.. Her insanın romanlık hikayesi, filmlik yaşam öyküsü vardır ya, yalandır işte, yoktur kimsenin bir diğerinden farklı yürek acısı. Ölümün soğukluğu da böylesi bir şey işte, topraktan elmaya mı geçsek ya da yaşarken olduğu gibi bir ot mu olsak tartışmalarından öteye geçemeyen bir soğukluk. Bu topraklarda ölüye saygı vardır yaşarken olmayanın bin misli! Yediden yetmişe herkesin sol yanında bir sızı, birde kasık ağrılarımız. Kaçımız peçetelerden nefret etmişizdir ve dahası kaçımız peçete kullanmaya gereksinim duymamışızdır? Unutmadan, daha kaçınız yazardan iğrenmiştir? İşte en çok can yakan bölge, bu heyelan, bu yanılsamayı teğet geçmek isterdik çoğumuz. Edebi dilde ya da mahalle ağzı ile değişen hiçbir şey yoktur, her andaki tat aynıdır ha telefonda ha yatakta. Bazı anlar unutuyorum şeklini şemalını ve hatta sokağın geçişlerini, otobüsleri hele şoförleri.. Sonra tekrar kazılıyor beynime, inada biniyor iş verilen hiçbir söz yerine gelmiyor. Hiç kirlenmemiş dünya, öyle bu uyanış, bu çırpınışlar en dibine sürüklüyor. Tanıyorum kendimden tanıyorum seni..


En son kim içti o kadehten hatırlayanınız var mı?



“Hepimiz iğrenciz bu hayatta, ama bir gülümseyen, gülümseten, içten bir iğrençlik var birde çevresinde boşluk yaratan, başka, yalnız bir iğrençlik.”
Cesare Paves


Çocuksun.. çocuğum..


310108>

Hiç yorum yok: